Bildiğiniz üzere 2024 yılı ABD başkanlık seçimleri kasım ayında yapılacak. Bu süreçte hem Türkiye’de hem de dünya genelindeki yatırımcıların sıkça kullandığı “Trump Trade” (Trump Ticareti) tabirini bu yazımda anlatmaya çalışacağım. Bu söylem aslında öne çıkan iki adaydan biri olan Donald Trump’ın ABD Başkanı olduğu dönemde (2017-2021) yürüttüğü ekonomi ve ticaret politikalarına atıfta bulunan bir tabir.
“Trump trade” yatırımcıların Donald Trump’ın ekonomik ve ticaret politikalarından etkileneceğini düşündükleri piyasa hareketlerine yönelik yaptıkları yatırım stratejilerini ifade etmektedir. Trump’ın ticaret politikaları, özellikle ABD’nin dış ticaret açığını azaltmayı hedefleyen korumacı yaklaşımlarla tanınmaktadır. Trump’ın başkanlık döneminde izlediği korumacı politikalar, gümrük tarifeleri, vergi indirimleri ve yerli üretimi teşvik eden yaklaşımlar, belirli sektörlerde hisse senetlerinde ve döviz kurlarında önemli dalgalanmalara yol açmıştır. Bu nedenle, “Trump trade” tabiri, bu tür politikaların piyasalarda nasıl fiyatlandığına dair bir yatırım stratejisini anlatmaktadır. Diğer bir deyişle “Trump trade” terimi, Trump’ın politikalarının piyasalara etkilerini öngörerek yapılan yatırım stratejilerini ifade etmektedir. Trump’ın önceki başkanlığı sırasında, “Trump trade” özellikle teknoloji ve finans sektörlerinde ABD hisselerinde bir yükselişe, hazine tahvil getirilerinin artmasına, şirket tahvil spreadlerinin daralmasına, ABD dolarının güçlenmesine yol açmıştı.
Piyasa aktörleri bir süredir ABD başkanlık seçimlerinde Trump’ın zaferinin olası sonuçlarını değerlendiriyor ve tartışıyor. Bu tartışmanın merkezinde de “Trump trade” yer alıyor.
Donald Trump başkanlığıyla ilişkilendirilen ekonomik politikalara ve siyasi eylemlere yanıt olarak ortaya çıkan piyasa hareketlerini ve yatırımcı davranışlarını ifade eden bu tabir özellikle kasım 2016’da Trump’ın seçilmesinden sonra, piyasaların, vergi indirimleri ve artan altyapı harcamaları vaatlerine tepki göstermesiyle öne çıkmıştır. Trump trade, öncelikle iş dünyası odaklı bir ortamı ve mali teşvik yoluyla Amerikan ekonomisine önemli bir destek beklentisini yansıtmaktadır.
Bu kavramı ve piyasaları neyin beklediğini anlamak için Trump’ın önceki başkanlığı sırasındaki piyasa davranışlarına bir göz atmamız iyi olacaktır. Zira güncel durumda Trump trade’in yine iş dünyası odaklı bir zihniyeti barındırdığını söylemek yanlış olmaz.
“Trump Trade”in Etkileri
ABD hisse senetlerinde, özellikle teknoloji, finans, sanayi ve enerji gibi sektörlerde hatırı sayılır artışlar ve kazançlar olmuştur. Kurumlar vergisi oranlarını düşüren 2017 vergi kesintileri ve iş yasası, birçoğunun yurtdışında likiditesi olan teknoloji şirketleri için büyük bir fırsat olmuştur. Bu fonların geri gönderilmesi, artan yatırımlara, hisse senedi geri alımlarına ve temettülere olanak tanımış ve hisse senedi fiyatlarını daha da artırmıştır.
Artan hükümet harcamaları, daha yüksek büyüme beklentileri ve FED’in “şahin” politikaları Trump’ın seçilmesinden sonraki iki yıl boyunca hazine araçlarının getirilerinde artışa yol açmıştır. 10 yıllık ABD hazine bonosunun getirisi, kasım 2016’da %1,85 iken kasım 2018’de %3,25’e yükselmiştir. 2018’in sonunda, piyasalar sıkı para politikaları nedeniyle durgunluk riskinden korktuğu için getiriler düşmeye başlamıştır.
ABD doları, daha yüksek faiz oranları ve daha güçlü ekonomik büyüme beklentileri nedeniyle başlıca para birimleri karşısında önemli ölçüde değer kazanmıştır.
Altın fiyatları; yatırımcıların Trump’ın politika değişiklikleri, jeopolitik gerginlikler ve mali teşvik ve vergi kesintileri nedeniyle enflasyonun çok sık gündeme gelmesi güvenli liman olarak tabir edilen varlıkların getirilerinde artışa yol açmıştır.
İlgili süreçte daha güçlü ekonomik büyüme ve enflasyon beklentisi sebebiyle FED ekonominin aşırı ısınmasını önlemek için faiz oranlarını artırmaya daha meyilliydi. Bu, 2008 mali krizinden sonra hakim olan çok düşük faiz oranı ortamından bir sapma anlamına gelmekteydi.
Trump’ın Çin mallarına uygulanan tarifeler gibi ticaret anlaşmalarının yeniden müzakere edilmesiyle örneklenen korumacı yaklaşımı, küresel ticarette belirsizliklere yol açmış bu da uluslararası ticarete bağımlı piyasalarda volatiliteye neden olmuştur.
Güncelde Trump Trade ???
Piyasa oyuncuları olası ikinci bir Trump yönetiminin enflasyona yol açacağı düşüncesiyle daha yüksek tahvil getirileri ve daha güçlü dolar için pozisyon alan “Trump trade”e ilgi göstermeye devam etmektedir. Ancak son dönemde Trump’ın kamuoyu yoklamalarındaki düşüş seyri piyasa ilgisini başka alanlara kaydırmıştır.
Trump stratejisi, ithal mallara geniş çaplı gümrük vergileri uygulayarak yurtiçi imalatı desteklemeyi ve dış pazarlara olan bağımlılığı azaltmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, Trump’ın vergi indirimlerini daha da artırmayı planladığı bilinmektedir. Bu politikalar, Trump’ın “Önce Amerika” yaklaşımının bir parçası olarak, ABD ekonomisini daha korumacı bir yöne çekmeyi hedeflemektedir. Bu durum bir önceki paragrafta belirtmiş olduğum piyasa oyuncularının Trump trade stratejisini desteklediği söylemini teyit etmektedir.
Trump’ın 2024 seçimleri için önerdiği “Trump trade” stratejisi, Türk yatırımcıları için çeşitli riskler ve fırsatlar doğurabilir. ABD’nin, yerli üretimi teşvik eden politikaları, sunduğu alternatif vergi avantajları ABD’de yatırım yapmayı planlayan Türk firmalarına yeni fırsatlar sunabilir.
2024 yılında “Trump Trade” stratejisinden en çok etkilenecek ülke, büyük ölçüde ABD ile yoğun ticaret yapan ve ihracata dayalı ekonomiye sahip olan Çin olacaktır. Trump’ın ithalat vergilerini artırma planı, özellikle Çin mallarının ABD pazarına girişini zorlaştırabilir. Çin ekonomisinde baskı yaratan bu strateji küresel ticareti etkileyerek tedarik zincirlerinde aksamalar yaratabilir. Bu da birçok ülkenin ekonomisinin dolaylı olarak etkilenebileceği anlamına gelmektdir.
Ülkemiz açısından baktığımızda; Türkiye, ABD pazarında Çin gibi ülkelerin karşılaşacağı ticaret engellerinden yararlanabilir. Bu durum, Türk ihracatçılarının ABD pazarında rekabet avantajı kazanmasına olanak tanıyabilir.
Yerli üretim ve alternatif tedarik kaynaklarına yönelme çabaları, Türk firmaları açısından stratejik bir ticaret ortağı olma anlamında yeni bir alan açabilir.