ABD başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Donald Trump, kazanması için gereken 270 delege sınırını aşarak ikinci kez başkan seçildi. Zafer ilan eden Trump, “Bu Amerika’nın altın çağı olacak” dedi.
ABD’de 2024 başkanlık seçimiyle aynı zamanda yapılan Kongre seçimleri kapsamında Senato’da Cumhuriyetçiler toplamda 51 sandalyeye ulaşarak çoğunluğu sağladı.
İkinci Trump döneminin etkilerini Yetkin Report sitesinde Gazeteci Murta Yetkin değerlendirdi.
Murat Yetkin’in köşe yazısı;
ABD’de İkinci Donald Trump dönemi başlıyor. Zafer konuşmasında “Amerika’ın altın çağının” başladığını söyledi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Daha adil dünya” dileyerek kutladı.
İlk değerlendirmelere göre Cumhuriyetçilerin Trump’la seçimi kazanmasındaki en önemli etkenlerden birisi, Demokratların Trump’ın karşısına onun kadar güçlü bir aday çıkaramamış olmaları görünüyor. Demokratlar, Joe Biden’ın zihni melekelerindeki sorun nedeniyle Kamala Harris’in belki Trump’ın kaba sabalığına ve belli konulara faşizan yaklaşımına karşı liberal bir ışıltılar getirebilirdi, ama Amerikan halkının bunun gerçek sorunlarına bir çözüm getirmeyeceği kanısına vardığı anlaşılıyor.
Başka önemli nedenler de var.
Suikast girişimlerinin getirdiği mağduriyet etkisi üzerine henüz rakama dayalı yorum yok.
Ama örneğin, Harris’in büyük şehirlere yönelirken kırsal kesimi ve beyaz Hristiyan oyları ihmal ettiği eleştirisi var. Üstelik, Harris kendisi de beyaz olmamasına rağmen Demokratlar siyah ve latino oyları koruyamamış. Kapağı ABD’ye atan Meksikalı ve dünyanın her yerinden göçmenlerin -tıpkı İstanbul’a altı ay önce gelenin “İstanbul’a akından” şikâyeti gibi”- Trump’ın daha fazla göçmen almama siyasetine destek olmuş. Bunda Trump’ın siyah ve latino gençleri, -pek de yabancı olmadığımız- okumuş-yazmış düşmanlığını da körükleyerek “mekteplilere” karşı kışkırtmasının da payı olduğu yorumları yapılıyor.
Ters tepen silahlar
Buna rağmen Harris, Biden’ın şehirli mekteplilerden aldığı oyları da koruyamadığı görülüyor. Bunda bir ölçüde Gazze Krizi sırasında Biden-Harris yönetimin İsrail’deki Binyamin Netanyahu yönetiminin Filistinlilere zulmüne açık desteğinin, üniversite kampuslarını hapishaneye çevirmesi gibi uygulamalarının da payı olduğu sanılıyor. Arap oylarının bir ölçüde Demokratlardan Cumhuriyetçilere geçmesi de bir etken.
Öte yandan Trump’ın iktidara gelince Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaşı -artık silah sanayii ve askerleri karşısına almadan nasıl yapacaksa- bitireceği vaadi, oraya giden milyarları -artık nasıl yapacaksa- Demokratların ihmal ettiği kırsal kesime harcayacağı vaadine seçmenler inanmış görünüyor.
Demokratların oy beklediği ama sandığa götürmediği bir kesim de sağlık sistemine erişemeyen, geçim sıkıntısı çeken 65+ yaş grubu olmuş. Bizdeki kadar olmasa emeklikler ABD seçimlerinde de etkili olmuş.
Bir sürpriz daha: Harris’in kadın olması -çıkış anketlerine göre- Demokratların kadın oylarını artırmış ama aynı oranda erkek oylarını da Trump’a taşımış. Trump’ın Başkan Yardımcısı adayı JD Vance’in utanç verici “Çocuksuz kedili kadınlar” hakareti bile işe yaramamış.
Elon Musk etkeni
New York Times, Trump’ın aldığı sonuçta milyarder Elon Musk’ın açık desteğinin de etkisi olduğunu öne sürüyor. Sahibi olduğu -eski Twitter- “X” sosyal medya platformundaki 230 milyon izleyicisi ve -o da resmi kayıtta- 120 milyon dolar kampanya desteği etkili olmuş görünüyor.
ABD seçimlerini “demokrasiye karşı faşizm kazandı” basitliğinde görenler yanılıyor. Halkın günlük taleplerine ve sinir uçlarına daha iyi dokunan kazanıyor.
Halkın talepleri kişisel güvenlik ve geçim sıkıntısına daraldıkça da yönlendirme ve kışkırtmalara açık hale geliyor.
Trump dış politikası ve Türkiye
Trump sağı solu belli olmayan bir siyasetçi olarak biliniyor. Bu nedenle de Türk Dışişlerini tedirgin edebilir.
Beştepe ise siyaseten daha farklı düşünebilir; zamanında Türkiye’ye askeri (F-35) ve mali (“ekonominizi mahvederim”) hasar verdiği ve Cumhurbaşkanına hakaret dolu mektup yazdığı halde; neticede seçimi o kazandı.
Peki, Trump yönetimin Türkiye açısından farkı ne olabilir?
Erdoğan’ın şimdilik en büyük avantajı Trump’ın öncelikler listesinde Türkiye’nin bulunmaması; bu ne olup bittiğini anlama zamanı kazandıracaktır.
Ukrayna’yı Rusya’nın işgali altındaki topraklarından vazgeçip, karşılığında batı sistemine yanaştırma ve daha çok Amerikan yatırımına ikna etmesi şaşırtıcı olmaz. Karadeniz’de gerilimin düşmesi Türkiye’nin yararına olur.
İsrail’i nasıl durduracağı kuşkulu. Ama zamanında Abraham Anlaşması Yoluyla Suudi Arabistan ve BAE’yi de İsrail’le ilişkiye razı ettiği unutulmamalı; hatta BAE İsrail’le ortak askeri tatbikata dahi katılmıştı. Trump’ın kâr getirmeyecek işlerle uğraşmak istemediği unutulmamalı.
Suriye’de PKK’nın uzantısı örgütlerle askeri işbirliğini hemen terk edeceği kanısında değilim. Bu İsrail güvenliği ve İran’a karşı tampon işlevi için de gerekli. Ancak Rusya-Ukrayna savaşından bu yana Türkiye’nin jeopolitik önemi yeniden keşfedildi; bir pazarlık olur mu, olur.