İşyerinde topuklu ayakkabı kazası ‘İş Kazası’ sayılır mı? Bir bankanın bireysel pazarlama departmanı olan çalışan, işyerinde çalışırken, bol paça pantolonuna takılan topuklu ayakkabısının azizliğine uğramıştı. Paçasına takılan ayakkabı nedeniyle merdivenlerden yuvarlanan banka çalışanı, açtığı tazminat davasında, İş Mahkemesi olayı iş kazası olarak değerlendirirken, Yargıtay, çalışanın hatası demişti.. Hukuk Genel Kurulu tartışmaya noktayı koydu.
14.12.2006 tarihli iş kazasında (Çalışanın topluklu aykkabı ile iş kazası yapması) çalışan hakkını 28.11.2019 tarihinde alabildi. İşte zorluklarla geçen 13 yıllık mücadelenin ayrıntıları…
Bir bankanın bireysel pazarlama departmanı olan çalışan, işyerinde çalışırken, bol paça pantolonuna takılan topuklu ayakkabısının azizliğine uğramıştı. Paçasına takılan ayakkabı nedeniyle merdivenlerden yuvarlanan banka çalışanı, açtığı tazminat davasında, İş Mahkemesi olayı iş kazası olarak değerlendirirken, Yargıtay, çalışanın hatası demişti..
2006 yılında yaşanan talihsiz olayda, mesai saati içerisinde Müdürü tarafından çağrılan banka personeli odasına dönerken, bol paça pantolonuna takılan uzun topuklu ayakkabısı nedeniyle merdivenlerden yuvarlanmıştı. Açtığı tazminat davasında, Yerel Mahkeme olayı iş kazası sayarak, tazminata hükmetmişken, Kararın Banka tarafından temyizi üzerine, Yargıtay işyerindeki merdivenlerden, üzerinde bol paçalı pantolon ve sivri topuklu ayakkabı bulunduğu halde inişi esnasında düşmesini tamamen kendi kusurundan olduğunu ifade ederek, olay esnasında illiyet bağının kesildiğine karar vermişti.
Bayan memurun tamamen kendi kusurundan ileri geldiğini, gerekli dikkat ve özeni göstermiş olsaydı, böyle bir olayın olmayacağını söylediği Kararda, Hukuk Genel Kurulu son sözü söyledi.
KIYAFET YÖNETMELİĞE UYGUN- OLAY ‘İŞ KAZASI’
Hukuk Genel Kurulu, Kararında, İş Kıyafeti Uygulama Esaslarında, iş kadınlarının nasıl giyineceğinin belirtildiğini ve Banka çalışanının da, kaza günü giydiği pantolon ve topuklu ayakkabının, Yönetmeliğe uygun olduğunu söyledi.
İŞ GÜVENLİĞİ EĞİTİMİNE DİKKAT ÇEKTİ
Ayrıca, İş Güvenliği eğitiminin önemine de dikkat çekilen kararda, İşyerinin İş güvenliği eğitimleri esnasında, kıyafetlerin ve ayakkabıların banka içinde olası düşmeyi önleyici şekilde giyinilmesi konusunda çalışanlara gerekli uyarıda bulunması gerektiğini ifade etti. Meydana gelen olayda, iş güvenliğine dair eğitim, gözetim ve denetim görevinin davalı işverence yerine getirilmediği anlaşılmaktadır diyerek, olayı ‘İş Kazası’ olarak değerlendirdi.
Hukuk Genel Kurulu Kararında özetle şöyle dedi;
‘..somut olaya gelindiğinde; davaya konu 14.12.2006 tarihli iş kazası davalı iş yerinde gerçekleşmiş olup, Özel Daire bozma kararında davacı işçinin kaza tarihinde bol paçalı pantolon ve sivri topuklu ayakkabı giymek suretiyle meydana gelen kazada ağır kusuru bulunması sebebiyle illiyet bağının kesildiğinden söz edilerek davalı işverenin kazadan dolayı sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir. Ancak davalı işverenin “İş Kıyafeti Uygulama Esasları” bu tespiti doğrulamamaktadır. Zira, belirtilen düzenlemede iş kadının nasıl giyinmesi gerektiği belirtilmiş olup, bu belirleme gereğince de davacı işçinin kaza gününde giymiş olduğu kıyafet ve ayakkabının iş yeri için belirlenen esaslara uygun bir kıyafet olduğu anlaşılmakla birlikte, kıyafetlerin ve ayakkabıların banka içinde olası düşmeyi önleyici şekilde giyinilmesi konusunda çalışanlara gerekli uyarıda bulunulmadığı, gereken iş güvenliğine dair eğitim, gözetim ve denetim görevinin davalı işverence yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, eldeki davada davacının meydana gelen kazada ağır kusuru bulunduğundan bahisle illiyet bağının kesildiğinden söz edilemez.
Hal böyle olunca, yerel mahkemece yukarıda açılanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygundur..’dedi. (28.11.2019)
KARARIN TAM METNİ
Hukuk Genel Kurulu 2016/1912 E. , 2019/1235 K. sayılı kararın tam metni:
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin 4. İş Mahkemesince maddi tazminatın kabulüne, manevi tazminatın ise kısmen kabulüne dair verilen 30.09.2014 tarihli ve 2012/111 E., 2014/384 K. sayılı karar taraf vekillerince temyiz edilmekle, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 07.09.2015 tarihli ve 2015/1499 E., 2015/15871 K. sayılı kararı ile:
“…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, sigortalının iş kazası sebebiyle maluliyetine dayalı maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davacının maddi tazminat davasının kabulü ile, 76.520,52 TL maddi, manevi tazminat davasının ise kısmen kabulü ile 40.000 TL manevi tazminatın iş kazası tarihi olan 14/12/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; davacının, davalı Banka Şube Müdürlüğünde bireysel pazarlama yönetmeni olarak çalışmakta iken olay tarihi olan 14/12/2006 tarihinde işyeri içerisindeki asma katta bulunan müdür odasından kendi masasına dönüşü esnasında merdivenlerden düşerek yaralandığı, SGK Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından olayın iş kazası olduğu ve davacının iş kazasının gerçekleşmesinde % 100 oranında kusurlu bulunduğunun tespit edildiği, mahkemece itibar olunan 3 kişilik bilirkişi kusur raporunda ise, davacının %50, davalının ise %50 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır.
İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu olay tarihinde yürürlükte bulunan İş Kanunu’nun 77. maddesinin açık buyruğudur. Bu kapsamda işveren özen yükümlülüğü kapsamında alması gereken önlemleri almamış ve bu nedenle de zararlandırıcı bir olay meydana gelmiş ise akti yükümlülüğünü yerine getirmeyen işverenin bu zarardan sorumlu tutulacağı tartışmasızdır. Fakat işverinin almadığı yada eksik aldığı bu önlemler ile zararlandırıcı olay arasında nedensellik olması esastır. Diğer bir ifade ile eğer zararlı netice ile işverence hiç alınmayan yada eksik alınan önlemler arasında doğrudan bir bağ kurulamıyor ise bu zararlı neticeden işverenin sorumlu tutulması doğru olmayacaktır. Aksinin kabulü işverenin oldukça geniş sınırlar içeren akti sorumluluğunun sınırlarının daha da genişletilmesi olur ki bu kabul edilebilir bir hal değildir. Yine kaza ile işverence alınmayan önlemler arasında uygun illiyet bağının bulunması da işverenin sorumluluğu için esastır.