Prof. Dr. Şenol Babuşcu 2022 yılında Merkez Bankası’nın aldığı kararları analiz etti. Babuşcu’nun sorularımıza verdiği cevaplar;
2022’de ekonomik kararların merkezinde olan Merkez Bankası ile ilgi ne söylemek istersiniz?
Dünyada özellikle gelişmiş ülkelere baktığımızda Merkez Bankaları en prestijli ve bağımsız çalışan kurumlardır. Bu sayede de siyasetten uzak nesnel kararlar alabilmekte ve makro ekonomik dengeler sağlıklı bir şekilde yürütülebilmektedir. Ülkemizde de son dönemlere kadar Merkez Bankası bazen büyük ölçüde bazen de daha ölçülü olarak siyasilerin etkisinden kendini uzak tutabilmişti. Ancak son dönemde bu değişmiş, Merkez Bankasının alacağı kararlar daha önceden siyasiler tarafından açıklanır ve Başkanları geçerli bir neden olmadan sık sık değiştirilir hale gelmiştir. Bu Merkez Bankası bağımsızlığının ortadan kalktığının bir göstergesidir. Aldığı kararların tamamen iktidar güdümünde olduğu bilinmektedir. Bu nedenle aldığı kararlar artık piyasada pek karşılık bulmamaktadır.
Merkez Bankasının kararlarının piyasada karşılık bulmaması ne demek?
Örneğin önceden herkesin merakla beklediği politika faizi açıklamalarını son zamanlarda kimse umursamaz hale gelmiş ve sadece küçük haberlerle geçiştirilir olmuştur. Çünkü, piyasa faiz dengesini, ekonomi yönetiminin zorlamalı alanları hariç kendisi oluşturmaktadır. Politika faizinin enflasyonla dengesine ve dünyadaki gelişmelere baktığımızda ne kadar gerçek hayattan kopuk bir Merkez Bankası tarafından yönetildiğimiz anlaşılmaktadır.
Bu durumda neler yaşandı?
Gerçekte, Ülkemizde yaklaşık son 10 yıllık dönemde ön planda yer alan bazı kurumların itibarını zedeleyici uygulamalar görülmüştür. Ekonomik alanda da Merkez Bankası bu itibar kaybı yaşatılan ilk sıralardaki kurumlar arasında gösterilebilir. Enflasyonla ilgili beklentilerin düzelmemesinin ve birkaç ülke dışında yabancı sermayenin Ülkemizden uzak durmasının bir nedenini burada aramak gerekir.
Son dönemde alınan pek çok kararda başta bankacılık sektörü olmak üzere bazı kesimler belirli şekilde hareket etmeye zorlanmaktadır. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
2021 sonrası getirilen yeni ekonomik modelin bir yeniliği de istenilenler gerçekleşmediğinde ilgili sektörleri bunu gerçekleştirmeye zorlamaktır. Alınan kararların aksayan yönlerini hiç düşünmeden, onu gerçekleştirmek üzere düzenlemelerle başta bankacılık sektörü olmak üzere bazı kesimler piyasa ekonomisine uymayan zorlamalarla karşılaşmaktadır.
Örneğin, 2022 boyunca merkez bankası sürekli faiz düşürürken iç borçlanma faiz oranları, mevduat ve kredi faiz oranları tersine yükselmekteydi. Bunu piyasa ekonomisi içinde olması gereken şekilde çözmek yerine ekonomi yönetimi bankaların döviz mevduatlarını esas alarak ciddi miktarda iç borçlanma senedi almalarını zorunlu kılmıştır. Böylece iç borçlanmada rahatlanırken zorunlu olarak faizler de düşmüştür. Bunun bankalara gelecekte verebileceği zararlar hiç düşünülmemektedir. Yine bankaları belirli oranların üzerinde faiz oranı ile kredi kullandırıldığında cezalandıran bir mekanizma getirilmiştir. Bunların piyasa ekonomisinde acaba yeri neresidir? Türkiye’nin bu yapı içinde uzun vadeli ve yüksek yabancı sermaye çekebilmesi mümkün değildir. Ekonomiyi yönetenler bunu çok da sorun etmemektedir. Birkaç ülkeden sağlanan geçici ve karşılığında nasıl bir getiri verildiği belli olmayan kaynaklarla sadece gün kurtarılmaktadır.
Bu noktada faiz oranlarındaki gelişmelerle ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Faiz oranı denilince biz hep içte TL’ye uygulanan faiz oranlarını düşünüyoruz. Oysa Türkiye’yi ilgilendiren, yurt dışında yabancı para üzerinden borçlanmalarda kullanılan faiz oranı da bulunmaktadır. Bu ikisini birlikte değerlendirmek gerekmektedir.
Bilindiği üzere yeni ekonomik model olarak ortaya atılan, ancak hiçbir teorik temeli bulunmayan uygulama sonucunda enflasyonun üç hanelere yaklaştığı bir ortamda, Merkez Bankası faizi içeride tek haneye düşürerek çarpık bir sistem oluşturdu. Merkez Bankası’nın açıkladığı faizler düştü ama piyasadaki faizler yükseldi. Bankalara neredeyse belli bir faizin üstünde kredi kullandırma yasağı geldi ama faizler yine de düşürülemedi, sadece daha da yükselmesi önlenebildi. Sistemin kendi başına yürümeyeceği zaten açık olduğundan ekonomi yönetimi piyasa ekonomisine uymayan zorlayıcı adımlar attı.
Merkez Bankası rezervlerinde neler yaşandı?
Yıla başlarken kısa sürede rezervlerinin artacağı söylenen Merkez Bankası’nın rezervleri yılın son aylarına kadar artmadığı gibi net rezerv açığı çok yüksek düzeyde kalmaya devam etti. Son dönemde rezervlerde kaynağı açıklanmayan bir artış meydana gelmeye başladı. Bunun özellikle Rusya ve bazı Körfez ülkelerinden sağlanan mevduat ve swap türü kaynaklardan elde edildiği bilinmektedir. Ancak bu kaynaklar ne karşılığı ya da hangi getiri garantisi ile Türkiye’ye gelmektedir belli değildir.
Gelişmiş ülkelerden gelen yabancı sermaye ise yok denecek kadar az olduğu gibi var olan da gitmektedir. Çok cazip olduğu söylenen Borsada bile yabancı yatırımcı oranı çok düşük düzeylere inmiştir ve inmektedir. Acaba bu kadar cazip olduğu söylenen Borsaya yurt dışından neden para girişi olmamaktadır? Bu sorunun yanıtını doğru şekilde vermek çok önemli.